top of page

Çaresizlik, pişmanlık ve boşa giden hayatlar

Şu hayatta çaresizlik kadar kötü ne var?


Bir şeyleri yitirebilirsin. Birini, aklını, paranı, duygularını, sevgini, aşkını, kişiliğini, gururunu, arkadaşlarını, en yakınını… yitirmek elbette acı verir. Ama, eğer çaresizsen, yani çıkış yolun yoksa ve bulamıyorsan bu hepsinden acıdır. Zaman dersin, zamanla geçer, ayrıca bir çıkış yolu mutlaka vardır diye düşünürsün. Ama geçmez, çaresizlik hissi geçmez. Seninle ömür boyu yaşar. Çünkü çaresizlik genellikle pişmanlıktır. Pişman olduğun hareket ve söylemlerin seni çaresiz bırakır. Pişmanlık, telafi edememektir. Yerine hiçbir şeyi koyamamaktır. Hasarı büyüktür, onarılmaz. Eğer bu hissettiğin hasar, karşı tarafa yarattığın hasar kaynaklıysa, bu pişmanlığın ve çaresizliğin telafisi belki de hiç yoktur. En büyük pişmanlık ve çaresizlik ise, çaresizlik yaşadığını başkası tamamladığında olur.


Bir yalanın sonucudur pişmanlık genellikle. Size basit bir yalan gibi gelen, aslında onarılamaz bir sonun başlangıcıdır. Karşı tarafın bilmesine gerekte yoktur. Bir yalan üzerine kurulmuş ilişkide yalanı bilen tek taraf bile olsa hisler değişir, şüphe gelişir, güven sarsılır. Güven sarsıldığında ne kelimeler yeterli olur ne davranışlar. Bir insanın aklında soru işareti ile yaşaması çok acı bir histir. Birinin pişmanlığı diğerinin çaresizliğidir.


Ve umut... Aslında umut en büyük zehirdir. Umut etmek, görmemenize ya da gördüklerinize boyun eğmenize neden olur da içinizde hep bir sızı kalır. Anlık mutluluklar hayatın tamamına etki etmez ve sizi içerden bitirir. Sonu geleceğini bildiğiniz halde devam etmek, hayatınıza yaptığınız en büyük ihanetlerden biridir.


Zaman ise hep kötüye götürür. “Zamana bırakmak” ya da “yanlış zaman” saçmalığı gerçekleri görmemenize neden olur, gerçeklerden sizi uzaklaştırır.


Zorlamamak gerekir. Üzüntüde, acı da zamanla biter, geçer, sızısı kalır ama hayat devam eder. Ama karşındaki insana gerçeklerden uzak, sahte bir hayat yaşatmak, bir insanın ömrünü çalmak demektir ki, bunun telafisi yoktur. Hayat tektir ve yaşamaya değerdir. Bu değeri çalmak kadar büyük bir hırsızlık yoktur.


Sonra, hayat seni öyle bir noktaya getirir ki, kendini sahte gülücüklerle mutluluk oyunu oynayan bir gerizekalı olarak bulursun. Anlık mutlulukların peşinde koşanların yanılmaları üzerine kuruludur tüm çaresizlikler, pişmanlıklar, kötülükler...

Comments


bottom of page